03.05.2024 - Ankara Etkinlik ve Şehir Rehberi

Yapay Zeka Yolculuğu’nda Sistem Sorgulaması

Halk dilinde insan zekasının taklit edildiği, telefonum kesin dinleniyor diye ortamlarda söylemlere sebep olan konuların aslında birer yapay zeka algoritması olduğunu ve şimdiden hızla hayatımızda yer almaya başladığını söylesek yanlış olmaz. Yapay Zeka konusunda merak edilenleri en yalın şekliyle Yapay Zeka kitabında da dile getiren yazar Adem Eyüpoğlu, merak edilenleri 5 soru 5 cevap söyleşimizde yanıtladı.

Yapay Zeka Yolculuğu’nda Sistem Sorgulaması

Yapay Zeka Yolculuğu’nda Sistem Sorgulaması

Yapay Zeka nedir?

Bu röportajı okuyan herkesi öncelikle uyarmak istiyorum. Çünkü sistemi sorgulamaya başlamak üzereler. Sistemden çıkma fikrine sahip olmakla bu fikir için mücadele vermenin apayrı konular olduğunu belirtmem gerek. İlk adımı attığımıza göre, yapay zekaya dair ufak bir yolculuğa çıkabiliriz. Yapay zekanın teknik tanımından ziyade ne olduğuna odaklanmak daha doğru olur. Yapay zeka, ödediğin para, eve giderken bindiğin otobüs, kullandığın telefon, sosyal medya hesapların ve hayatımızı çepeçevre saran teknolojidir. Şimdi etrafına bir bak gördüğün ne varsa yapay zeka ile çalışıyor. Tıpkı bir simülasyon gibi. ‘Hiç gerçek olduğuna inandığın bir rüya gördün mü? Ya o rüyadan uyanmayı başaramasaydın? Düşler dünyası ile gerçek dünya arasındaki farkı nasıl anlayacaktın?’ Tarihe geçen bu sözler ‘TheMatrix’ filmine ait. Peki bizler, bazı zamanlar sanal dünya ile gerçek dünya arasındaki sınır belirsizleştiğinde hangisinin gerçek hangisinin sahte olduğunu anlayabiliyor muyuz? Peki gerçeği nasıl tanımlarsın? Eğer, hissedebildiğini koklayıp, tadıp, görebildiğin şeylerden söz ediyorsan haklısın. Ama bütün bu hissettiklerimizin beyne iletilen elektriksel sinyallerden başka bir şey olmadığını da söylemeliyim. Peki, gerçek dünyadaki aktivitelerini sanal ortamda gerçekleştirme şansına sahip olabilseydin ve tatma, koklama ve hissetme duygularını sonuna kadar yaşayabilseydin o zaman hangi hayatının gerçek olduğunu söylerdin. Böyle bir durumda gerçek ile sanalı nasıl ayırt edebilirdin. Hangi dünyada gerçekte yaşadığını hangi dünyada sanal bir bedende olduğunu nasıl anlayabilecektin? Beynimiz yanmaya başladı sanırım.

Tam bu noktada şu soruyu sormak istiyorum. Yapay zekâ, duygularımızı taklit edebilir noktada olabilir mi?

Her şey taklit edilebilir. Bunu insanlar her gün yapıyor. Başkası gibi görünmeye, yürümeye, giyinmeye, konuşmaya ve davranmaya çalışıyorlar. Yapay zeka da bunu çok rahatlıkla yapabilir. Ve yapıyor da. Yapay zekanın yönettiği internet dünyasında kimse ötekinin gerçekte kim olduğunu, onların kadın mı yoksa erkek mi olduklarını, çocuk mu, yetişkin mi, suçlu mu, polis mi ya da bir yazılım mı olduğunu tam olarak bilemez. İnternet hakkında, bir bilgisayarın önünde oturan bir köpeği gösteren ünlü bir karikatür vardır. Karikatürün yazısı şöyledir: “İnternetin iyi tarafı, hiç kimsenin sizin köpek olduğunuzu bilmemesidir.” Günümüz dünyasında hiç kimse kendisi olmaktan mutlu değil. Ve bu yüzden yapay zekanın bize sunduğu sahte kişilikleri, avatarları, emojileri ve dünyaları kullanmayı seçiyoruz. Büyük sona çok yakın olduğumuzu söylemekten nefret ediyorum. Ama bunu birinin söylemesi lazım. Bu yüzden bu büyük yükü ben omuzlamak zorunda kalıyorum. Şunu söylemeliyim ki son çok yakın, o kadar yakın ki, geldiğini bile anlayacak zamanımız olmayacak. Nedeni ise deepfake.

Peki deepfake nedir? Türkçe kelime anlamı ‘derin sahtelik’ olan bu akım, sahte videoları, politikacıların siyasi söylemlerini, hatta sıradan insanların ağzından çıkmayan sözleri bile onlarınmış gibi gösterip sanal aleme yüklüyor. Bu yüzden sanal ortamda fotoğraf ya da video paylaşırken iki kere düşünmenizi tavsiye ederim. Bu derin sahtelik o kadar dipsiz bir kuyu haline gelmiş ki, deepfake her şeyin sahtesi şuan internette dolaşıyor. Belki bir yalanın içinde yaşıyoruz. Çünkü, makine öğrenimi teknolojisi öyle bir hal aldı ki, sizing beğenilerinizi, siyasi görüşünüzü, hayat tarzınızı, neye öfkelenip neye sevindiğinizi kısaca size sizden daha iyi analiz ederek yeni sahte dünyalar yaratıyor. Bu da bizi derin sahtelik olarak bildiğimiz deepfake çukuruna hapsediyor. Çünkü hepimiz gerçeği reddedip bir yalana inanmayı seçiyor. Bugün yapay zeka kendi başına düşünebiliyor ve sonuçlarına gore eylemlerine yön verebiliyor. Bu da yapay zekanın sizing yüzünüzü alıp, hiç söylemediğiniz sözleri telefon görüşmelerinizdeki ses frakanslarınızla eşleştirip insanlara gerçekmiş gibi sunmasına olanak sağlıyor. Deepfake gibi programların amacı da, yapay zekanın makine öğrenimini hızlandırmak. Bunun için de bir yıl gibi bir gelişme süreci öngörülmüştü. Fakat o noktaya gelmesi yalnızca bir ay sürdü. Bugün internette bulduğunuz her fotoğraf, izlediğiniz her video gerçek olmayabilir. Bunu anlamanızsa maalesef çok zor. Bu sonuçlar bize kendi kendine öğrenebilen makineler çağında olduğumuzu belki de bir yalanın içinde yaşadığımızı gösteriyor.

Yapaylığın bu kadar hayatımıza girdiği bir dünyada, yapay zekanın bir sonraki uzantısı Transhümanizm diyebilir miyiz?

Tehlikeli sularda yüzmeye başladık. Umarım herkesin can kurtaran yeleği üzerindedir. Transhümanizm, kelimesini çokça duyacağımız bir çağa girdik. Transhümanizm, zeki yaşamın mevcut insan formu ve kısıtlamalarının ötesinde sürdürülebilmesi, bunun da bilim ve teknoloji vasıtası ile sağlanmasını öngören bir anlayış. Buna ek olarak, transhümanizm herhangi bir millet ya da ülke ya da herhangi bir yasakçı siyasi ideoloji ile bağdaşmaz, kısıtlamalarına girmez ve kabul etmez, bunlara öncelik haline getirmez, bireyin refahını arttırmayı hedefler. Bu söylemleri okuduğunuzda rüya gibi bir dünyadan bahsedildiğini hissediyorsunuz. Özgürlük, bireysellik, yasaklara geçit vermeyen bir düzen. Harika gerçekten. Ama burada atlanan ufak bir nokta var, bireyin refahı. Peki bu bireyler kimler olacak. Ve onların refahı için her şeyi yapacak olan bütün bu yasakları ortadan kaldıracak olan ordu nerede? Bunu bir düşünün bakalım.

Yapay zekanın insan zekasıyla ayırt edilemeyecek kadar geliştiği bir anın içindeyiz. Yani gerçek olması an meselesi. Bu an gerçekleştiğinde sadece belli bir zümrenin zekaya, sonsuz yasama, ilaçlara ve teknolojiye erişebilirlerse, topluma ne olur? Herkese zekasını geliştirme hakkı verilecek mi? Herkesin zeki olduğu, herkesin kendi ihtiyacını kendisinin karşıladığı bir dünya gerçekten isteniyor mu? Gördüğünüz gibi transhümanist fikirlerin ardından gelen sorular hayli kafa karıştırıcı. Bu yüzden bütün sorulara verilecek tep cevap ‘Hayır’ olacaktır.

Bu düşünce yolculuğu başka bir sorunun kapısını aralıyor. Yani Toplum 5.0. Yeni insan ırkının varacağı nokta Toplum 5.0 mı olacak?

Röportajın en başında bu yazıyı okuyan herkesi uyarmıştım. Eğer röportajı okumaya devam ederlerse sistemi sorgulamanın ötesinde sistemden çıkmayı düşünecekleri yeni bir yola girdiğimizi belirtmem gerek. 8 milyar insanın dünyayı yiyip bitirmesinden endişelenen kişiler, buna bir çözüm bulmuş gibi görünüyor. Peki bu çözüm 8 milyar insanın iyiliğini mi yoksa 500 milyonluk bir azınlığın iyiliğini düşünecek. Sorunun cevabı net bence. Üst akıl, transhümanist düşünce ışığında toplum 5.0 ile geleceğin toplumunu da şekillendirmeyi amaçlanıyor. Her türlü nesnenin, insanın ve kavramın dijital veri aracılığıyla birbirine bağlanacağı bir dönem olan toplum 5.0’ın temelleri 2017 yılı içinde atıldı. Toplum 5.0’ın tam olarak hayata geçmesi için ise belli bir dönüşümün yaşanması gerekiyor. Süper akıllı toplum olarak tanımlanan toplum 5.0’dan beklenen ise dijitalleşmeden sonuna kadar faydalanan üstün bir ırk oluşturmaktır. Toplumun bu dönüşümü ise endüstri 4.0 yani dijitalleşmenin sunduğu imkanlarla bir arada yürütülüyor. Özetle toplum 5.0’a, süper akıllı bir toplum diyebiliriz. Bu toplumun yaşayacağı şehirler de kurulmak üzere. Suudi Arabistan’ın Tebuk Bölgesi’nde 24 Ekim 2017 tarihinde Prens Muhammed bin Selman tarafından NEOM adında bir şehir kurulmaya başlandı. Şehirde yüzde 98 yapay zekaya sahip robotlar ve yüzde 2, toplum 5.0’a uygun seçilmiş bir azınlık yaşayacak. NEOM’un ilk bölümünün 2025 yılına kadar bitecek. Projenin tahmini maliyeti 500 milyar dolar. Bu proje, teknolojik gücü doğru yönetecek akıllı toplum felsefesi endüstrinin ve akıllı algoritmaların giderek otonomlaşması sonucunda, işçi sınıfının dünyadan silinmesini de gündeme getiriyor. İnsana faydalı teknolojiler vaadinde bulunanlar bu devrimi gerçekleştirebilmek için dünyaya “Korkmayın” mesajını aşılamaya çalışıyor. Peki korkmalı mısınız? Kesinlikle.

Korkmamız gerektiğini söylediniz. Peki gerçekten, yapay zeka insan beynini gerçekten taklit edip, insanların yerini alabilir mi?

Eski insanlar avlarını yakalamak için mızrak yetersiz kaldığında ok ve yayı icat etti. Yeterince hızlı koşamadıkları zaman ise uzak mesafelere gitmek için ata bindi. Ağır yükleri taşımak için tekerleği buldu. Yapay zekayı da bu dürtüyle geliştiriyoruz. Yani bu yolun sonunda yapay zekanın bizim yerimizi alacağı kesin. Bilim adamları şu günlerde, siz bu röportajı okurken beyin kontrol çipini bir adım daha ileriye taşımak için çabalıyor. Hatta teknoloji şirketleri insan beynindeki sinir hücrelerini taklit eden bilgisayar devreleri geliştiriyor. 2030 ile 2045 arasında bunun ilk örneklerini insan beynine doping yapmakta kullanacaklar. Nanitler sinir hücrelerimizde dolaşarak bizi organik süper bilgisayara dönüştürecek, kablosuz telepati ile internete girmemizi ve diğer insanların beynine bağlanmamızı sağlayacak. Sonunda yapay zeka insanın yerini alacak. Sonuç olarak, insan doğduğu andan itibaren tüketmeye başlar. Gıdayı, havayı, hayvanları, zamanı ve en sonunda kendisini tüketir. Büyüme ve gelişme doğası gereği kendini yok etme üzerine kuruludur. Kendini yok etmek, derinlerde genlerimize işlemiş bir bilgidir. İnsan doğasını bu korkunç tarafı elbette psikolojimize, düşünce yapımıza, yaşam şeklimize ve davranışlarımıza yansır. Öyle veya böyle, kimse değişimden kaçamaz ve değişmek, yok oluş ile olur; farkında olsak da olmasak da. Bunun bilimsel bir kanıt olması, olmaması, metafiziksel olarak da açıklanıp açıklanmaması önemli değil. Bütün bu anlattıklarımı inkar edecek olanlar da bu yazıyı okudu. Gerçeği inkar etmek de insan doğasının bir parçası. Çünkü yaşamak için bir yalana, bir umuda sarılmak isteriz. Bütün gerçekler önümüzde durduğu halde içimizdeki o ilkel dürtüye karşı koyamıyoruz. Kendi sonumuzu getirecek olan yapay zekayı ve robot sistemlerini üretmekten geri durmuyoruz. İşin garip tarafı, yemeyen, içmeyen, tüketmeyen bir yapay zeka, kendi kendine yetebilen enerji kaynaklarıyla doğanın kendini tamir etmesine olanak sağlayacak. Türlerin çoğalmasına bizim vahşi olarak tabir ettiğimiz doğa ananın yeniden toparlanmasına zaman kalacak. Bütün canlılar yaşayabilmek için öldürürken zevk için öldüren tek canlı insandır. Bu yüzden kendi sonumuzu kendimiz hazırlamış olacağız. Bu yüzden insan ırkın yok olmanın eşiğinden kurtulamayacak.

Yapay Zeka kitabı ekitap olarak satışıyla okurların ilgisini çekmeye devam ediyor, yazarın basılı kitabı ise Mayıs ayı içinde raflarda satışa sunulacak. Yapay Zeka’nın tüm ayrıntılarını Adem Eyüpoğlu’nun kaleminden en sade ve anlaşılır bir dille okuyabilirsiniz.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.